Neden Girişimci Olmamalısınız?

Selam internet içeriklerini sadece fotoğraflardan ibaret bilmeyen ve yazı görünce köşe bucak kaçmayan güzel okurlar. Geçen hafta genel anlamda girişimcilikten ne anladığım ve Türkiye’de ki girişimcilik ekosistemi üzerine bir kaç kelam etmiştim. Bu hafta biraz daha temele dönüp, kimdir bu girişimci konusu üzerine eğilmek istiyorum. Bu yazının başlığını “Neden Girişimci Olmamalısınız?” olarak seçmemin ardında yatan sebep, bir girişim fikriyle ortaya çıkıp bir şeyler yapmak istediğinizde, sürekli bu soru temelinde şekillenen caydırma çabalarıyla karşı karşıya kalacak olmanızdır. Herkes size projenizin neden tutmayacağını, o işlere girmek için çok para gerektiğini, akrabaların batırdıkları işleri, ülke ekonomisinin girişimciliğe uygun olmadığını vb. bir yerden sonra takibini dahi yapamayacağınız kadar çok sebebiniz olduğunu söyleyecek. Aslında girişimci hamurunda olup olmadığınızı (ki herkes girişimci olmalı gibi bir kaide yok) anlamanızın tek ve basit bir yöntemi var. İç dünyanızda şunu sorgulayın; çevrenizden gelecek bu yıldırma çabaları sizi etkiler mi, yoksa kafasına bir şey koyduğunda dünya tersini gösterse, başarının olduğuna inandığınız yöne ilerleyebilecek ve sonunda başarısız olsanız dahi, geçirdiğiniz yolculuk için minnettar olabilecek bir karakterde misiniz?

Elbette girişimcilik serüveninde fikrini almanız gerekecek, farklı bir bakış açısıyla düşüncelerinizi genişletecek ve size vizyon katacak pek çok insan olacaktır. Önemli olan, yapıcı olarak nitelendirebileceğimiz bu insanları ve fikirleri, yıkıcı olarak nitelendirebileceğimiz ana akım karamsarlıktan ayrıştırabilmenizdir. Bu ayrıştırma ile, fikirlerinizi daima geliştirebilir, yönlendirebilir ve hatta yeri gelince vazgeçmeniz gerektiğini somut olarak görebilirsiniz.

Eğer, her ay başında hesabınıza yatmasından keyif aldığınız bir maaşınız, düzenli gelirinize dayanarak edindiğiniz düzenli ödemeleriniz varsa, ama bir yandan da aklınıza gelip duran bir iş fikri bu konforu sürekli rahatsız ediyorsa, merak etmeyin. Sizi bu eziyetten kurtarmak için, yol yakınken vazgeçebilmenizi sağlayacak 5 sebebi beraber sıralayabiliriz.

  1. Öncelikle, start-up kurmak gibi üst düzey riskli bir girişimcilik türünün, yüzdesel anlamda sonunun, muhtemelen başarısızlık olacağını düşünürsek, siz bu başarısızlığı göze alabilir misiniz? Unutulmamalı ki çoğu başarılı girişimin temelinde, o girişimcilerin başarısız girşimleri yatar.
  2. Deneme yanılma lüksünüz var mı? Deneme yanılma, bir girişimin olmazsa olmaz methodudur. Ancak bu method çokca zaman, kaynak ve emek gerektirir. Eğer proje kâra geçene veya dışardan yatırım alabilecek değere gelene kadar, onu öz sermaye ile finanse edebilecek kadar paranız, hata yapmaktan korkacak kadar cesaretiniz ve başarıya ulaşana kadar durmadan kaybetmeye yetecek kadar sabrınız yoksa, bir daha bu yola girmeden önce düşünmeniz için yeterli sebebiniz var demektir.
  3. Fikrinizi hayata geçirebilecek yeteneklerde insanları bir araya toplayıp, bu insanların kısa vadede karşılık beklemeden sizinle vakitlerini, emeklerini veya sermayelerini paylaşmalarını sağlayabilir misiniz? Özellikle bir girişim para kazanana kadar, maaşlı eleman çalıştırmak ve bunu finanse etmek çok zorlayıcı olabilir. Bu nedenle ilk aşamada, özellikle işin çekirdek bileşenlerini gerçekleştirecek üyelerin, elemanınız değil, uzun vadede aynı vizyonu paylaştığınız ortaklarınız olması gerekliden ötedir.
  4. Doğru bildiğinizden şaşmayan yapınız, hatalarınızdan ders çıkarma konusunda belirli bir esnekliği kabul eder mi? Evet girişimciler kararlı olmalıdır ve yine evet söylenilenler onları yollarından ayırmamalıdır. Ancak girişimcilik serüveninde değişmeyen tek şey, başarıya olan inancınız olmalıdır. Onun dışında, bu hedefe giden yolları sürekli olarak değiştirmeniz gerekebilir. Özetle, her bilgi değişebilir, farklılaşabilir veya yok olabilir. Buna hazırlıklı değilseniz, girişim ekosisteminin değişken atmosferi, size doğru bildiklerinizle beraber, projenin kapanışına kadar eşlik edebilir.
  5. İş ve özel hayat dengenizden sürekli olarak feragat edebilecek misiniz? Girşimcilikteki esnek çalışma saatlerinin genellikle yanlış anlaşıldığı görülür. Kendi işinin patronu olmak size işe erken gelip erken çıktığınızda kimseye hesap vermeme avantajı getirebilir. Ancak toplam iş yüküne bakıldığı zaman, Lori Greiner’ın da dediği gibi, “Girişimciler, haftada 40 saat çalışmamak için, 80 saat çalışan kişilerdir.”

Eğer tüm bu sorulara EVET cevabını verebiliyorsanız, sizi yıldırmayı deneyen tüm kurulu düzen dostlarını görmezden gelebilir ve girişimcilik dünyasının inişli çıkışlı yollarında ilerlemeye başlayabilirsiniz. Şunu söyleyebilirim ki, gerçekten girişimci olmak istiyorsanız, her şeyi çoğunluğun gözünden görebilen, ama onlardan farklı da düşünebilen bir birey olmalısınız. Hatalarınızdan ders çıkarabilmeli ve istediğinizi elde edene kadar hiç durmadan çalışabilmelisiniz. Gece gözlerinizi kapattığınızda, büyük bir tutkuyla işinizi düşleyebilmeli ve yarın neyi daha iyi yapabileceğinizi düşünmelisiniz. Eğer siz bu insan değilseniz, çok farklı ama yine bir o kadar üst düzey özelliklerinizle, başarılı bir kurumsal kariyer elde edebilirsiniz. Bu sorunsalı zihninizde çözümlendirdiğiniz anda, acaba kendi işimi kurup girişimci olmalı mıyım, olmamalı mıyım? sorusunun cevabını da bulmuş olacaksınız.

 

 

Leave a Reply